Jérôme'la Sylvie, özgürlüklerinden hiç ödün vermeden her şeye sahip olmayı düşlerler. Oysa öğrencilikten çıkıp daracık odalardan, "bir pantolon, bir kazak"tan, kötü yemekhane yemeklerinden kurtulmanın ve düşledikleri yaşama ulaşmanın bir bedeli vardır. Nesnelerle örülü yaşam giderek daha da ulaşılmaz bir imgeye dönüşür.
Perec, Şeyler'de, 60'lı yılların, Jérôme'la Sylvie ve arkadaşlarının bu hikâyesiyle Fransız toplumunun keskin bir tanımını veriyor. Dahası her şey ne kadar tanıdık...
Açılış Bölümü, s. 9 - ...
Gözler önce yüksek, dar ve uzun koridordaki halı döşemenin üzerinde kayacaktı. Duvarlar, akağaçtan yapılma gömme dolaplardan oluşacak, dolap kapaklarının üstündeki bakırlar ışıldayacaktı. Birincisi Epsom'da galip gelen Thunderbird'ü, ikincisi Ville-de-Montereau çarklı gemisini, üçüncüsü Stephenson'un bir lokomotifini canlandıran üç gravürü geçtikten sonra, itmek için minicik bir hareketin yeteceği, damarlı karaağaçtan iri halkalarla tutturulmuş deri bir perdeye ulaşılacaktı. O zaman halı döşemenin yerini, soluk renkli üç halının yer yer örttüğü sarımsı parke alacaktı.
Burası, yedi metre uzunluğunda, üç metre genişliğinde bir oturma odası olacaktı. Sol tarafta yüklüğü andıran bir girintide kitapların karmakarışık yığıldığı, parlaklığını yitirmiş kuşkirazı ağacından yapılma iki kitaplık arasında, yıpranmış siyah deriden kocaman bir divan duracaktı. Eski çağlarda hazırlanmış bir harita, divanın üstündeki panoyu boydan boya kaplayacaktı. Sehpanın gerisinde, iri başlı üç bakır çiviyle, deri perdeye simetrik olarak duvara tutturulmuş ipek seccadenin altında açık kahverengi kadife kaplı bir başka divan birinci divana dikey duracaktı. İkinci divanı geçtikten sonra üzerinde bibloların, akiklerin, yumurta şeklinde taşların, enfiye kutularının, şekerliklerin, yeşim küllüklerin, sedef deniz kabuğunun, gümüş bir cep saatinin, bir kesme camın, kristal bir piramidin, oval çerçeve içinde bir minyatürün dizildiği üç raflı, yüksek ayaklı, koyu kırmızı vernikli, ince bir mobilyaya ulaşılacaktı. Daha ötede, kapitone kaplı bir kapıdan sonra, Carrousel Bayramı Büyük Geçit Töreni'ni canlandıran gravürün altında, menevişli dört çelik düğmesinden başka yeri fark edilmeyen, kapalı bir pikapla, plakların ve küçük kutuların bulunduğu üst üste konmuş raflar bir köşe oluşturacaktı. Jouy tülü taklidi, kahverengili beyazlı perdeleri olan pencereden birkaç ağaç, küçücük bir park, bir yol ağzı görülecekti. Kâğıt kalem dolu kapaklı çalışma masasının yanı sıra küçük, bambu bir koltuk da bulunacaktı. Atina tipi bir sehpanın üstünde telefon, deri kaplı ajanda, not defteri duracaktı. Başka bir kapının ötesinde de, maun çerçeveli boy aynasının altında yer alan ve üzerinde sarı güllerle dolu, mavi bezemeli silindir bir vazo bulunan, kendi çevresinde döner alçak, kare kitaplıktan sonra ekose kumaş kaplı iki bankın arasındaki dar bir masanın yanından deri perdeye ulaşılacaktı.
Her yan kahverengi, toprak rengi, pas rengi, sarı olacaktı; renkleri biraz atmış, tonlarının dozu özenle, neredeyse tartılarak ayarlanmış, ortada daha açık renkli birkaç lekenin, bir yastığın adeta cırlak kavuniçisinin, ciltlerin arasında yitip gitmiş alacalı birkaç kitabın dikkati çekeceği bir dünya olacaktı burası. Gündüz dalga dalga giren ışık, güllere karşın yine de biraz hüzünlü kılacaktı bu odayı. Akşam odası olacaktı burası. Kışın, perdeler örtüldüğü zaman, birkaç ışık noktasıyla kitaplıkların durduğu köşe, müzik dolabı, yazı masası, iki kanepe arasındaki sehpa, aynadaki belli belirsiz yansımalar tüm nesnelerin, cilalı tahtanın, zengin ve ağır ipeğin, kesme kristalin, yumuşacık derinin parlayacağı gölgeli büyük mekânlarla huzur dolu bir liman, bir mutluluk ülkesi olacaktı.
Birinci kapı açık renk halı döşeli bir odaya açılacaktı. Tüm zemini kocaman bir İngiliz yatağı kaplayacaktı. Sağda, pencerenin iki yanında dar ve uzun iki etajerin üstünde bıkmadan usanmadan kezlerce ele alınmış birkaç kitap, albümler, oyun kartları, çömlekler, kolyeler, ıvır zıvır bulunacaktı. Sol tarafta, meşe ağacından yapılma eski dolapla tahta, bakır karışımı ayaklı iki giysi askısı, ince çizgili gri ipek döşemeli alçak ve yayvan bir koltukla tuvalet masasının karşısında duracaktı. Banyoya açılan yarı aralık kapıdan kalın bornozlar, kuğu boyunlu bakır musluklar, istenilen yöne çevrilebilir büyük bir ayna, bir çift İngiliz tıraş bıçağıyla yeşil deriden kılıfları, şişeler, kemik saplı fırçalar, süngerler göze çarpacaktı. Odanın duvarları alaca renkli dokuma kaplı olacaktı; yatak İskoç battaniyesiyle örtülü olacaktı. Üç yüzeyi çepeçevre bakır işlemeli bir komodinin üzerinde çok uçuk gri renkte ipek abajurlu gümüş bir şamdan, sarkaçlı, küçük, dikdörtgen bir saat, ayaklı kadeh içinde bir gül ve komodinin alt katında katlanmış gazetelerle birkaç dergi bulunacaktı. Daha ilerde, yatağın ayakucunda, gerçek deriden yapılma iri bir puf duracaktı. Pencerelerdeki tül perdeler bakır raylar üzerinde kayacaktı; kalın yünlü gri güneşlikler yarı yarıya örtülü duracaktı. Oda alacakaranlıkta da aydınlık görünecekti. Gece için hazırlanmış yatağın üzerindeki duvarda, Alsace tipi iki küçük apliğin ortasında asılı duran ve uçan bir kuşu gösteren dar, uzun, olağanüstü siyah beyaz fotoğraf, biraz yapmacıklı yetkinliğiyle göze çarpacaktı.
İkinci kapıdan çalışma odası görünecekti. Duvarlar baştan aşağı kitaplarla, dergilerle kaplı olacak, ciltlerin, dergilerin sıra sıra görüntüsünü bölmek için sağda solda, gravürler, desenler, fotoğraflar Antonello de Messine'den Saint Jérôme, Saint Georges'un Zaferi'nden bir detay, Piranese'de bir zindan, Ingres'in bir portresi, Klee'nin fırçasından küçük bir manzara resmi, Renan'ı Collège de France'daki çalışma odasında gösteren sararmış bir fotoğraf, Steinberg'de büyük bir mağaza, Cranach'ın Melanchthon'u* raflara gömülmüş tahta panolara tutturulmuş olacaktı. Pencerenin biraz solunda, azıcık yanda, Lorraine stili uzun bir masa, büyük kırmızı kurutma kâğıdıyla kaplı olacaktı. Tahta çanakların, uzun kalemliklerin, her türden çömleğin içinde kalemler, ataçlar, büyük boy kâğıtlar, kâğıt maşaları bulunacaktı. Bir cam kalıbı küllük görevini görecekti. Saf altın Arabesk bezemeli siyah deriden ...