Türk sinemasının yıldızlarının sesiydi o. Buğulu, hafif burundan gelen, ama pırıl pırıl bir Türkçe ile Filiz Akın'dan Türkan Şoray'a kadar beyaz perdenin büyük yıldızlarını konuşmuştu, onların gönüllerde kurdukları tahtlarda payı vardı. Lorel Hardy'ye -ikisine de- sesiyle hayat veren dublaj sanatçısı Ferdi Tayfur'un kız kardeşiydi. İki kardeş mucizevi bir şekilde dublaj yaparlardı. Kısa sürede Adalet Cimcoz'un adı "Dublaj Kraliçesi"ne çıktı. Türkiye'nin ilk özel sanat galerisini açmıştı. Maya'yı. Dönemin bütün sanatçıları ve yazarları Maya'da buluştular, tartıştılar, soluklandılar. Adalet Cimcoz bu galeriyi beş yıl boyunca yürüttü. Sanatçı değildi ama sanat dünyasında etkindi, karizmatikti. Sabahattin Eyüboğlu'dan Sabahattin Ali'ye, Ahmet Hamdi Tanpınar'dan, Aloş'a, Kuzgun Acar'dan Azra Erhat'a kadar geniş bir arkadaş çevresi vardı. Dönemin plastik sanatları onun da içinde bulunduğu bu bir grup sanatçı tarafından yönlendirildi. Maya herkesin hayatına girdi. Yazar değildi ama çok iyi bir çevirmendi. Kafka'dan yaptığı Milena'ya Mektuplar çevirisiyle en iyi çevirmen ödülü aldı. Brecht'in Sezuan'ın İyi İnsanı onun çevirisiyle sahneye taşındı, çok başarılı oldu. Onun çevirdiği oyunların sahnelenişini gördükten sonra, birçok eleştirmen oyunun oyuncusunu ya da yönetmenini yerse de, Adalet'in çevirisini övmekten kendini alamıyordu. Tibor Dery'den B. Traven'e kadar birçok ünlü yazarı Türkçeye o kazandırdı. Bütün bunların dışında dostlarının "Ada" dediği Adalet Cimcoz, Türkiye'nin ilk dedikodu yazarlarındandı. Bu tür yazıları için kullandığı takma adı da kendi gibi iddialıydı: Fitne Fücur. Hafta, Salon, Tasvir, Aydede, Tef gibi dergilerde rüküş olanla, görgüsüz, biçimsiz, zevksiz ve adi olanla dilini hiç sakınmadan dalga geçti, zaman zaman açıkça alay etti, hatta aşağıladı. Ama öyle çekici bir kadındı ki, kim kiminle nerede ne yaptıysa duyuyor ve yazıyor; ama yazdığı şahıslardan birçoğu ona kızmıyorlardı. Bir köpek delisiydi. En uzun birlikte olduğu köpeği Zibidi en az kendi kadar ünlüydü. Diğer köpekleri Tommy ve Hayta da öyle. Bir dönemin ünlü milletvekillerinden Selah Cimcoz'un yeğeni Mehmet Ali Cimcoz'la evliydi. İyi bir karı koca, iyi birer arkadaştılar birbirleri için. Hiç çocukları olmadı. Adalet Cimcoz 60 yaşında kanserden öldüğünde radyodan sesi kadınlara öğüt veriyordu. Ölümünün ardından hayatı dağıldı, savruldu. Özenle sakladığı fotoğrafları sahafların raflarına düştü. Gazeteci Mine Söğüt, bütün bu dağılmış yapraklardan ulaşabildiklerini topladı, derledi ve bu çekici kadının, melek mi şeytan mı olduğu kestirilemeyen, kimilerine göre melek kimilerine göre şeytan, kimi zaman melek kimi zaman şeytan olan, çekici bir hale ile çevrelenmiş muhteşem kadının yaşamöyküsünü yazdı. Sahaflardan toplanan yüzlerce fotoğrafın eşlik ettiği bu yaşamöyküsü denemesi, Türkiye'nin üstünde çok konuşulmamış yüzüne de bir ayna.
Tadımlık
"Demek ki, Oedipus'un geliştirilmesinin ya da komik bir şekilde şişirilmesinin iki etkisi vardır: Aile üçgeninin altında ve içinde hareket eden diğer üçgenlerin karşıtlardan geçerek ortaya çıkartılması ve öksüz hayvan-oluşun kaçış çizgilerinin buna bağlı olarak izlenmesi. Başka hiçbir metin, bu iki görünüm arasındaki bağı, Dönüşüm kadar iyi açığa vuramaz. Bürokratik üçgen aşamalı olarak oluşur: Önce tehdit etmeye, buyurmaya gelen müdür; sonra, bankadaki görevine dönen ve üniformasıyla uyuyan, neredeyse 'bir üstünün sesinin evine kadar ulaşmasını bekliyor'muşçasına itaat ettiği, hâlâ dışarıda olan bir gücün tanığı olan baba; ve nihayet, artık aileye dahil olmuş olan, ailenin yerine geçen, 'bir zamanlar babanın, annenin ve Gregor'un oturmuş olduğu yerlere' oturan üç bürokratın aniden işe karışmaları. Ve bununla bağlantılı olarak, aile üçgenine, ama özellikle bürokratik ve ticari üçgene oranla, yoğun kaçış çizgisini çizen Gregor'un tüm hayvan-oluşları, onun kınkanatlı, mayısböceği, gübre böceği, hamamböceği oluşu. Ama, tam da Oedipus'un ötesiyle berisi arasındaki bağı kavradığımız bir anda, niçin her zamankinden daha da uzağız çıkışa, niçin çıkmazda kalıyoruz? Oedipusçu geri dönüş tehlikesi, güçlü bir şekilde her zaman var olduğu için. Hayvan soyları türünden diğer üçgenlerle ilgilenmeyi üstlenen aile üçgeninin her türlü yeniden oluşumu, her türlü yeniden kapanmayı önlemeye, sapkın büyütme kullanımı yetmemiştir. Dönüşüm, bu anlamda, örnek bir yeniden-Oedipuslaştırma öyküsüdür. Sanki Gregor'un hayvan-oluşundaki yersizyurtsuzlaşma süreci belli bir anda engellenmiş gibidir. Sonuna dek gitmeyi göze alamayan Gregor'un suçu mudur bu? Kız kardeşi, onu hoşnut etmek için bütün odayı boşaltmak ister. Ama Gregor, kürklü kadın portre'sinin elinden alınmasına karşı çıkar. Son kalan yerliyurtlu imge olarak gördüğü bu portreye yapışır. Aslında, kız kardeşin hoş görmediği tam da budur. Gregor'u kabul etmiştir, şizo ensesti, güçlü bağlantıları olan ensesti, Oedipusçu ensestin karşıtı olan kız kardeşle ensesti, hayvan-oluş gibi insani olmayan bir cinselliğin göstergesi olan ensesti de Gregor'u istediği kadar istemiştir..."